SEVGILI ARKADASLAR SITEME HOSGELDINIZ UMARIM ZAMANINIZI IYI DEGERLENDIRIRSINIZ SEVGILER. .

30 Ocak 2010 Cumartesi

Kalp ve Dil

Herz00001 
Bir gün Davud Peygamber, Lokman’dan bir koyun kesip en iyi yerinden iki parça et getirmesini istemiş; Lokman da, ona kestiği hayvanın dilini ve yüreğini getirmiş.
Birkaç gün geçince Davud aleyhisselam, bu defa hayvanın en kötü yerinden iki parça et getirmesini istemiş; o, yine dilini ve yüreğini getirmiş.
Hz. Davud’un sebebini sorması  üzerine Lokman şöyle demiş: “Bu ikisi iyi olursa, bunlardan daha iyisi; kötü olursa, yine bunlardan daha kötüsü olmaz.”
Dil bazen tehlikeli bir silah bazen de maymuncuk gibi her kapıyı açan bir anahtar olur insan için...
Dilimizden dökülen kötü söz karşımızdakini nasıl tuz buz eder,kapanmayacak yaralar açarsa tatlı dilde gönülleri feth edebilir..
Onun için dilimizden dökülen kelimelere dikkat edelim..Ne kıralım ne de kırılalım...
Kalbimiz ise sevginin saklandığı bir hazine sandığı gibidir..Herkes o''na kolay ulaşamasın diye en derine konulmuştur..Kalbimizin için de duygularımız,sıkıntılarımız,mutluluklarımız .. saklanır..Görünür biryerde olsa hissettiklerimizi,kalbimizdekileri herkes görebilirdi..Saklamak istediklerimi saklayamazdık..Hemen yansırdı dışarıya..
Güzel kalpli,tatlı dilli insanlara..
Hooper.

dividers_58

Hayat kurtaran teknikler...!

  doga-resmi4-1 
Otomobil kullanırken meydana gelebilecek ciddi olaylara karşı uyulması gereken basit teknikler hayat kurtarıyor.
Otomobil kullanmanın inceliklerini anlatan uzmanlar, yüksek hızla seyreden araçlarda ön camın kırılması, lastiğin patlaması ve araçta yangın çıkması gibi ciddi tehlike yaratan durumlarda sürücünün soğukkanlı davranmasını öneriyor.
Cam kırılması
Uzmanlar, özellikle süratli hareket eden araçlarda ön camın kırılması halinde, sürücülerin nasıl hareket etmesi gerektiğiyle ilgili olarak şunları öneriyor:
"Aynalardan yararlanarak aracınızı yolun sağ tarafına park edin. Flaşörleri açın ve dikkatlice dışarı çıkın. Aracın cama yakın olan kalorifer ve havalandırma deliklerine gazete kağıdı veya bez parçası koyarak, cam parçacıklarının bu kısımlara düşmelerini önleyin. Sonra krikonun arka kısmı ile camı içeriden dışarı doğru kırın. Cam lastiğini dikkatlice çıkarıp temizledikten sonra, yeniden kullanılabileceği için bagaja koyun. Gazete kağıdına birikmiş cam parçalarını bir naylon torba içine koyun ve en yakın çöp bidonuna atın. Öylece en yakın cam tamircisine kadar gidin."
Lastik patladığında
Patlayan, arka lastiklerden biriyse, arabanın arkasının sağa veya sola doğru kaymaya başlayacağını belirten uzmanlar, ön lastiklerden biri patlamışsa, mümkün olduğu kadar fren yapmamaya çalışılması gerektiğini bildiriyor. Ön lastiklerden biri patladığı zaman, aracın, lastiğin patladığı yöne doğru kuvvetlice çekildiğini vurgulayan uzmanlar, bu durumda direksiyonla, aracın düz bir doğrultuda tutulmaya çalışılması ve yavaş frenleme ile durmasının sağlanması gerektiğini kaydediyor.
Uzmanlar ayrıca, taşmış dereler, nehirler veya büyük su birikintilerinin içinden geçerken, aracın hızının kesilmesi gerektiğini hatırlatıyor. Mütevazı bir aile otomobilinin, 25-30 santimlik su birikintisinden geçebilecek yetenekte olduğunu söyleyen uzmanlar, bu noktanın üstüne su geldiği takdirde, su damlacıklarını kuvvetli bir sprey gibi motorun üstüne püskürdüğünü, bu su bombardımanının da, bujilerin ve distribütörün ıslanmasına sebep olarak aracın stop etmesine yol açtığını belirtiyor.
Araçlarda yangın
Araçlardaki yangının önüne geçilmezse, büyük bir facianın meydana gelebileceği uyarısında bulunan uzmanlar, buharlaşmış benzinin tutuşarak deponun alev almasına sebep olduğunu bildiriyor. Bir süre sonra da aracın infilak edebileceğini kaydeden uzmanlar, "Araçta duman tespit edildiği an araç durdurulmalı. Sonra anahtar üzerinde kontak kapatılmalı. Direksiyonun kilitlenmemesine dikkat edilmeli. Aksi halde, gerektiği takdirde aracın itilmesi mümkün olmaz. Bütün yolcular dikkatlice dışarı alınmalı. Motor kaputu kısmi olarak açılmalı. Böylece alevlerin büyümesi önlenmiş olur. İmkan varsa akü kutup başı sökülmeli. Yangın söndürücü varsa kullanılmalı, yoksa, battaniye veya oto kılıfından yararlanılmalı. Bu örtüler, alevlerin oksijen alıp büyümesini önleyecektir" tavsiyesinde bulunuyor.
Kayma esnasında
Uzmanlar, aracıyla yokuş çıkarken geriye doğru kaymaya başlayan sürücülere de şu önerilerde bulunuyor:
"Ayağınızı yavaş yavaş gaz pedalından çekin ve zemine tutunma sağlanınca yavaş yavaş tekrar basın. Kayarken savrulmayı engellemek için direksiyonunuzu kayma yönüne doğru çevirin, kesinlikle tekerleklerin kızaklamasına sebep olacak şekilde frene basmayın. Unutmayın, dönmeyen ön tekerleklere yön verilemez. Eğer kızakladıysanız, hemen fren basıncını azaltın ve tekerleklerin dönmesini sağlayın ama, sakın ayağınızı frenden tam olarak çekmeyin (ABS varsa sonuna kadar basmak gereklidir). Gaza gereğinden fazla basmışsanız ayağınızı gazdan çekin, frene çok bastıysanız frendeki basıncı azaltın, direksiyonu sert şekilde çevirmişseniz direksiyonu yumuşatın, ayağınızı debriyajdan sert çekmişseniz tekrar debriyaja basın."


Trafikte hayatta kalmak için
* Otonuzu kullanırken yaptığınız iş, hayatınızın en önemli işidir.
* Otonuzun mekanik viteslerini kullanmadan önce beyninizi vitese takın.
* Bir probleme girmemek, problemi çözmeye çalışmaktan çok daha kolaydır.
* Trafik canavarlarla dolu bir arena değil, yaşamın büyük bir bölümünün zorunlu olarak geçirildiği çok riskli bir ortaklıktır. Trafiği paylaşan ortakların risklerini, ülke gerçeklerini en iyi değerlendiren sürücünün yaşam şansı çok daha yüksektir.
* Bir motorlu araçta en önemli faktör sürücüdür; otolar kendi kendilerine hiç bir şey yapmazlar, onlara yanlışı ve doğruyu yaptıran sürücülerdir.
* Bir otoda sürücüden sonra en önemli faktör lastiklerdir. Lastikler yol ile olan yaşam bağınızdır. En güçlü motor ve en iyi fren sistemi ile donatılmış yüksek teknoloji ürünü bir otoda bile ancak iyi lastikler ile güvenli sürüş yapılabilir. Orta büyüklükte bir otonun bir lastiğinin yere bastığı alan, bir avuç içi büyüklüğündedir.
* Lastiklerle ilgili yapılan yanlışlar yaşamlarla ödenir. Yere sağlam ve doğru basın. Otolar lastiklerin üzerinde değil, lastiğin içindeki havanın üzerinde gider. İnik lastik, ayağa bol gelen ayakkabıya benzer, değil koşmak yürümek bile olanaksızdır. Sıcak havada, yağmurda ve karda lastik havaları indirilmez. Karlı yol yüzeylerinde geniş lastik değil, dar lastik daha iyi tutunma sağlar.
* Görün ve görülün. Camlar, aynalar ve ışık donanımını temiz tutun. Kısa farlarınızı gündüzleri de yakın. Unutmayın en ölümcül kazalar gündüzleri güneşli günlerde ve düz yol kesimlerinde oluşur.
* Trafik 360 derecedir. Her görmediğiniz santimetre karenin arkasında bir tehlike gizlenir. Onun için aynalarınızı her 10 saniyede bir kontrol edin. Şerit değiştirirken başınızı sağ veya sol arkaya çevirip ölü noktayı kontrol edin.
* Direksiyon tek elle kullanılmaz.Tek elle ayakkabınızın bağcığını bağlayamayacağınız gibi. Direksiyonu her zaman iki elle ve 09:15 pozisyonunda tutun.
* Yalnızca etkin fren hayat kurtarır. En iyi fren dönerek yavaşlayan tekerleklerle yapılır. Dönmeyen, kızaklayan ön tekerleklere yön verilemez, dönen ön tekerleklere yön verilir.
* Otolar kendi kendilerine kaymazlar. Onları kaydıran sürücülerdir.
* Gidilen yol kesimine göre yapılan aşırı hız, amaca uygun olmayan eski veya inik havalı lastikler, gereğinden fazla gaz, gereğinden fazla fren, gereğinden fazla direksiyon hareketi ve ani kompresyon (vites küçültmelerde debriyaj pedalını ani bırakma) sürücü kaynaklı kayma hareketini başlatan faktörlerdir.
* Emniyet kemerini her zaman, her yerde ve tüm yolcularınıza taktırın.

29 Ocak 2010 Cuma

Posted by Picasa

hayal kırıklıkları...

 ZA.03.slaytyerim.com (11)
Hepimizin hayatında hayal kırıklıkları vardır... Yaşadığımız büyük hayal kırıklıkları... O korkunç gerçekle yüzleştiğimiz anlar… En çok da ilişkilerimizde yaşadığımız hayal kırıklıkları acıtır canımızı…
Ulaşmaya çalıştığın şeyin aslında o şey olmadığını, yıllarını boşa verdiğini anlamak gibi...
Bir şarkıyı söylerken bi...rden artık o şarkıyı kimsenin hatırlamadığını anlamak gibi...
Hayaline dokunup..Onunla olamamak gibi
Bir gece uyanıp yanındakine tüylerin ürpererek bakmak gibi...
Ya da sen ona çok alıştığını farkettiğinde onun ''büyü bitti'' demesi gibi...
Bir adım atabilsen herşey değişeceğini çözdüğün anda artık yürüyemediğini anlamak gibi...
Aniden herkesin içinde birine aşık olduğunu belli eden bir laf ettiğinde herkesle birlikte onunda gülmesi gibi...
Ya da hayatının aşkının gözünün ucunda bir damla olarak durması gibi..
Aşık olduğuna pişman olmak ama bir türlü tüketememek gibi...
Ya da yıllardır baktığın aynanın camının kırık olduğunu anlamak gibi...
Onurlu bir hayat yaşayım derken, bütün eğlenceyi kaçırdığını görmek gibi...
Ya da, onunla konuşmak için can atarken msn''de seni blokladığını anlamak gibi...
Kucağındaki kedinin aslında oyuncak olduğunu anlamak gibi...
Gece rüyada tuvalete gittiğini sanırken aslında uykuda yatağı ıslattığını anlamak gibi...
Yıllar aynı devam ediyor derken, elini attığında yüzünde kırışıklıkların varlığını hissedip yaşlandığını anlamak gibi...
Yediğin kuru ekmek içinde en sevdiğin şeyin olduğunu hayal ederken birinin ekmeğinin içinin boş olduğunu söylemesi gibi…
Kimseye kendini anlatamadığın için acı çekerken, kendimi anlatmak zorunda olduğum bu insanların yanında işim ne demek gibi...
Ya da için kan ağlarken gülmeye çalıştığın için aslında hiç üzülmediğini düşünmeleri gibi...
Tatlı uykunda tatlı yerlerde gezinirken karanlık bir odada yapayalnız uyanmak gibi...
Çok şey hissettiğin birinin ardından koşup yetişmeye çalışırken tam yetiştim dediğin anda onun başkasına sarıldığını görmek gibi...
Ya da başını çevirdiğinde hiç kimsenin seni dinlemediğini anlamak gibi...
Sevdiğin adamla konuşabilmek için onu aradığında telefonun hep meşgul çalması ve onun başka biriyle konuşarak mutlu olduğunu anlamak gibi...
Ya da hayatını verdiğin kişinin senin yüzüne gülerken aslında seni o anda aldattığını dakika dakika saniye saniye öğrenip yıkılmak gibi...
Bazı sabahlar uyandığında hala bazı şeyleri unutmamış ve aşamamış olduğunu anlamak gibi...
Ya da aldattığın kişinin, çaresiz sandığın ve ona istediğini yapabileceğinden emin olarak eve girdiğinde artık evde olmadığını anlamak gibi...
Ve yine unuttum sandım dediğin anda bir şeyin sana onu hatırlatması gibi...
Ya da cok sevdiğin hayranı olduğun bir şarkıcının konserine bilet alıp gittiğinde aslında konserin önceki gün olduğunu öğrenmek gibi...
Yıllarca beklediğin kişinin hiç gelmeyeceğinden emin olduğun an gibi...
Ya da eskiden çok üzgün ve kırgın gittiğin evine yıllar sonra ayakta ve dimdik gittiğinde artık bunu göstereceğin annen ve babanın olmadığını anladığın an gibi...
Çok yaşamak istediğin bir ilişkinin boğazında bir düğüm olarak kalması gibi...

(alıntı)
agac

GÜZEL SÖZLER.

           53983955
Paranı ver, gönlünü ver, selam ver, gerekirse canını da ver...
*Ama Sırrını Verme**
*
Günlerini say, servetini say, büyüklerini say...
*Ama Yerinde Sayma**
*
Eşini beğen, işini beğen, aşını beğen...
*Ama Kendini Beğenme **
*
Emek ver, kulak ver, bilgi ver...
*Ama hiç bir zaman Boş Verme**
*
Fidan,yetim büyüt, garip doyur, çocuk besle...
*Ama Kin Besleme**
*
Hedefe koş, cihanda koş, yardıma koş...
*Ama Allah'a Şirk,Ortak Koşma**
*
Satıcı ol, alıcı ol, kalıcı ol, bulucu ol...
*Ama Bölücü Olma**
*
Davet et, hayret et, affet, tövbe,istiğfar et...
*Ama Dostlarına İhanet Etme**
*
Elini aç, gözünü aç,Rabbine Gönlünü, kapını aç...
*Ama Ağzını Açma**
*
Güzellikleri Okumaktan zarar gelmez...
*Oku, ama Lanet Okuma**
*
Rakibini geç,hasmını geç, sınıfını geç...
*Ama Gülüp Geçme**
*
Zalimi ve Zulmü devir, nefsini devir...
*Ama Çam Devirme**
*
Ev al, araba al, akıl al...
*Ama Beddua Alma**
*
Yaklaş, biliş,görüş,konuş,tanış...
*Ama İnsanlardan Uzaklaşma**
*
Seslen,uslan...
*Ama İnsanlara Yaslanma**
*
Doğrul, gerekirse de devril...
*Ama Eğilme,Bükülme**
*
İtil,kakıl,atıl...
*Ama Satılma*

g%C3%BCl

25 Ocak 2010 Pazartesi

*** Ne kalırdı ki senden geriye, duan olmasaydı?***

                       4297060497_f5eaaedc22_b
        Ne kalırdı ki senden geriye, duan olmasaydı? 

Sadefinde inci neyse, dudağında dua odur.
İncinin ışıktan uzaklığın beşiğinde beslenmesi gibi,
dua da Rabbinden uzak kalışının gurbetinde bestelenir.
O’na sonsuz uzaklığının kuytusunda
O’nun sana sonsuz yakınlığını fısıldaması, dua incisine rahimlik eder.
Bir şahdamarı yakınlığından emzirilir dua.
Öyle yakındır ki Rabbin sana, rahmetinin sana yakınlığını senin kendine yakınlığınla anlatır.
Şahdamarı sende senden içeri olan, teninden de beri olan değil midir?
Öyle bir yakınlıktır ki bu insanın kendisini çağırmasına benzer yahut kendisinden bir şey istemesine.
Kendisini çağıran kendisine kendi çağrısından önce cevap verir.
Kendisinden bir şey isteyen de kendisinden istediğini baştan kabul etmiştir ki öyle ister.
İşte o sonsuz uzaklık sadefinde, o uçsuz bucaksız gurbet denizinin dibinde,
Rabbini çağırmayı kendi kendine seslenmek kadar
elle dokunulur hissetmelisin parmak uçlarında.
Rabbinden istemeyi kendinden istekte bulunmak kadar
gözle görülür bir inci eylemelisin dudaklarının sıcağında.
Garip değil mi? İnci karanlıkta büyüdüğü halde, ışığa eşsiz bir pırıltı katmaya hazırdır.
Seni de şaşırtmaz mı, incinin ıssızlıkta ve sessizlikte boy attığı halde
birden varlığın merkezine oturması? Öylesine bir incidir işte dua.
Sakin ve sarsıcı. Suskun ve konuşkan. Nazlı ve sokulgan. Uzaklığın çocuğu ve yakınlıkların anası.
Öyle önceliklidir ki dua, teninde açık yaralar bırakır Rabbin ki, o sancılardan dua gülleri büyütesin.
Aczinle sonsuz kudretine susamanı ister. Fakrınla nihayetsiz rahmetine acıkmanı diler.
Kendini kendine yeter sanman, önce duayı elinden alıyor ve sonsuz fakirleştirir seni.
Kendini susuz ve tok sanman, O’na yakarma iştahını giderir, O’na kuluk hevesinden yoksun bırakır seni.
Öyle hatırlıdır ki yakarışın, seni rahmetinin eşiğine gözü yaşlı, boynu bükük halde getirecek günah ve pişmanlıklarını,rahmetinin eşiğine başvurmaktan geri durduracak sevap ve hatasızlığından daha çok el üstünde tutar Rabbin.
Öyle tatlıdır ki yalvarışın, seni aff ve mağfiretinin dergâhında ağlatıp sızlatan unutuşlarını ve sürçmelerini, lütuf ve bağışına muhtaç olmayacakmışsın gibi müstağni kılan susturan itaatlarinden daha çok sever Rabbin.
Yeter ki bu toprak kabın içinden yakarış türküleri yükselsin.
Yeter ki suskun ve soğuk dudaklar dua dua söze gelip ısınsın.
Yeter ki bu küskün ve dargın yüze ümitten çiçekler dokunsun.
Yeter ki çamurdan bedene sahici bir nefes s/insin.
Yeter ki bu boş avuçlarda dua dua kelebekler kanatlansın.
Yeter ki bu varlık sadefinden dua incileri dökülsün.
Bu varlık sadefini o inciyi içinde taşımak için giyindin.
Bu dünya seferine o inciyi içinden taşırmak için soyundun.
Dudağının her kıpırtısında, dilinin damağına her dokunuşunda
nice incileri kıymetsiz kılan bir kıymet kazanır bu toprak bedenin.
Göğsünün her daralışında, tereddütlerinin her kımıldanışında,
incecik sızılarının nefes nefes söylenmesinde,
yanında, yakınında, kendine olan yakınlıktan da beride bir yakınlıkla
Rabbinin rahmetinin eşiğinde bulursun kendini.
Nefesine bürüdüğün her sızlayışta seni hemen işiten Semi’ ismiyle tanırsın O’nu.
Kalbinin kimselere söylenmez, söylense de önemsenmez
her hüznüyle seni her daim önemseyen Hakîm ismiyle varırsın huzuruna O’nun.
Hata ve kusurların seni ezip mahcubiyet ateşinde yaktıkça, en sessiz iç çekişlerini ciddiye alan, ayıplamadan bağışlayan, sonra hiç yüze vurmayan, asla başa kakmayan, severek affeden, affettiği için adeta sevinen Afuvv isminin serinliğinde bulursun O’nu.
En mahrem sırlarını paylaşan, en utanç verici ayıplarını şefkatiyle örtüp saklayan, en yüz kızartıcı suçlarını sonsuz anlayışının kucağında eriten Rahîm isminin eşiğine dökersin eteğindeki taşları.
Nasılsa bir gün bu sadefin, bu toprak bedenin elleri çözülecek, hücreleri dağılacak, dudakları eriyecek değil mi? Öyleyse, hiç durmadan içindeki dua incisini büyütüp O’nun rahmetinin deryasına savur.
Elsin sen, el; varlığın sadece bir avuç içi.
Ellerin var sadece, bir de elindekiler;
elindekiler bir bir elinden kaydığı gibi,
elin de elinde kalmayacak ki…
Semaya doğru açılan, varlığını duanın ayâsında toplayıp söz söz yakaran Sensin.
Başka bir şey değilsin; başkaca önemli değilsin ki..
Başkalarının sen yokken, sen kendi yokluğunu bilmezken,
varlığın hasretini bile çekmezken ettiğ “evlat duası”nın kabul edilmişliğisin.
Bir duanın ete kemiğe bürünmüş halisin.
Baştan ayağa, tepeden tırnağa, hece hece, hücre hücre duasın.
Duasın sadece, sadece duasın..
Annen duadır. Beşiğin duadır. Ninnin duadır. Servetin duadır. Mirasın da dua..
Ne kalırdı ki senden geriye, duan olmasaydı?

dividers_129




12 Ocak 2010 Salı

Tarihi hadiseler.

Hadisi-serif

Facebook'a Bağlan